5 Temmuz 2012 Perşembe

Meyva yetistiriciligiMeyvelerin Ekolojik İstekleri

Meyvelerin Ekolojik İstekleri



Meyve ağaçlarımızın herhangi bir yerde büyümeleri, çiçek teşkil etmeleri, meyve vermeleri ve meyvelerini kaliteli olarak olgunlaştırmaları başlıca iki grup faktörün etkisi altındadır. Bunlardan birinci gruba iklim, ikinci gruba da toprak faktörleri girer. Bir yerde meyve bahçesi kurarken ve o yer için ekonomik tür ve çeşitleri seçerken o yerin, bu iki faktör grubu bakımından özelliklerini incelemek ve bu şartlarda en iyi yetişen veya bu şartlara en iyi adapte olabilecek meyve ağaçlarını seçmek gerekir.



Daha önce de belirttiğimiz gibi Türk halkının meyve yetiştiriciliği bakımından çok eski görgülere dayanan geniş tecrübesi ve gelenekleri vardır. Yine bunun yanında, binlerce yıldan beri, yurdumuzda yetişen yerli meyve türleri ekolojik şartların etkisiyle ve tabii imköe2nlara göre memleketimizin değişik yerlerine yerleşmişlerdir. İşte, meyve yetiştiricileri, gerek bu tecrübelerine dayanarak ve gerekse yerin yerli meyve bitkilerini gözden geçirerek söz konusu yer için en uygun tür ve çeşitlerin seçiminde isabet gösterebilmektedirler. Fakat, bir yandan yeni tür ve çeşitlerin yurdumuzda yetiştirilmeleri öte yandan da çok kez o zamana kadar meyveciliğin yapılmadığı bir alanda meyveliklerin kurulmasına gidilmesi gibi durumlarda, doğrudan doğruya, ekolojik şartların ortaya çıkardığı büyük zararlarla karşılaşıldığı da görülmektedir. Bu zararların bir kısmı seçilen meyvelerin o bölgenin minimum sıcaklık derecelerine uymamaları veya yine o bölgenin yaz kuraklığına dayanamamaları yüzünden kuruyarak yetiştiriciye yanlışını doğrudan doğuya anlattığı gibi, ilkbahar geç donlarının zaman zaman tekrarında da görüldüğü şekilde yetiştiriciyi kararsız bıraktığı durumlar da vardır. Yine, bazı şartlarda, verim azlığı ve kalitenin düşüklüğü gibi mukayeseli çalışmalar yapılmadan fark edilemeyecek aksaklıkların olması, işletmelerin rasyonel bir şekilde çalışmasına imköe2n bırakmamaktadır. Bu söylenenler için misallerimizi turunçgiller, incir, zeytin, şeftali, badem ve elma yetiştiriciliğinden seçmek ve bu misallerin sayılarını arttırmak mümkündür.



Bir yerde meyve bahçesi kurarken o yerin yalnızca büyük iklim (makro klima) şartlarını gözden geçirmek yetmez. Çok kez, büyük iklim şartlan genellikle herhangi bir meyve tür ve çeşidinin yetiştirilmesine uygun olduğu halde bu büyük iklim adası içerisindeki bahçe yerinin özel topoğrafik ve ekolojik şartları (yer iklimi) bu imköe2nı ortadan kaldırabilir.



Bu iklim şartları incelenirken sıcaklık, nem (rutubet), ışıklanma, rüzgöe2r ve dolular önem kazanırlar. Bu yüzden bu faktörlerin ayrıntılı olarak incelenmesi faydalı olacaktır.



2.1. İKLİM FAKTÖRLERİ



2.1.1. Sıcaklık



2.1.1.1. Hava Sıcaklığı



Bir bitkinin herhangi bir yerde yetişebilmesi için, her şeyden önce, belli bir sıcaklık toplamına ihtiyacı vardır. İhtiyaç görülen sıcaklık toplamı türlere, çeşitlere göre ve yıldan yıla değişir. Yine burada meyvecilik yapılacak yerin bulunduğu enlem derecesi ve yükseklik de önemli bir rol oynar.



Yapılan denemelere göre meselöe2 elmalar şeftalilere, şeftaliler de zeytinlere göre daha az bir sıcaklık toplamı ile gelişebilmekte ve meyvelerini olgunlaştırabilmektedir. Hurma ise bu bakımdan en fazla istek gösteren meyve türlerinden birisini teşkil eder.



Meyve türlerimizin ihtiyaç duydukları yıllık sıcaklık toplamını yaprak dökümünden çiçeklenmeye) çiçeklenmeden meyvelerin olgunlaşmasına ve olgunlaşmadan yaprak dökümüne kadar olmak üzere üç" periyotta inceleyebiliriz. Bu bakımdan üzerinde en çok durulan periyotlar, 'kış dinlenmesinde^ çiçeklenmeye kadar olan bölüm ile çiçeklenmeden olgunlaşmaya kadar olan periyottur. .Yıllık sıcaklık toplamı hesap edilirken o meyve çeşidinin o bölgede -gelişmesi için minimum sınır olarak kabul edilen sıcaklık derecesi baz olarak, ele. alınır ye bu derecenin üstünde geçen saatler toplanır. Baz olarak ele alınır. sıcaklık dereceleri çoğunlukla sıfır derece veya + 7öb0 dir.



Sıcaklık toplamının yeterli olmadığı yerlerde ağaçlar zamanında çiçek açmadıkları gibi, bundan sonraki periyotta da, meyvelerini olgunlaştıramazlar. Gerçekten meyvelerini olgunlaştırmak için yüksek bir_sıcaklık toplamına ihtiyaç gösteren çeşitlerin, bu şartların sağlanamadığı yerlere getirilmeleriyle bunlarda meyvelerin olgunlaşmadıkları ve sonbaharın erken donlarından zararlanarak elden çıktıkları görülür.



Meselöe2 Kuzey Batı Afrika'da Dicletün Nur (Değlet Noor) hurma çeşidinin meyvelerini olgunlaştırabilmeleri için 18 santigrad derecenin üstünde 2000 saatlik bir periyodun geçmesi gerekmektedir. Bu sıcaklık toplamının sağlanamadığı yerlerde bu çeşidin meyveleri olgunlaşamamaktadırlar. Memleketimizde de hurma yetiştiriciliği birinci derecede kış soğuklarıyla sınırlandırılmış olmakla beraber, kış minimum sıcaklığının hurma yetiştiriciliğine uygun bulunduğu yerlerde, özellikle yaz sıcaklığının yetmemesi yüzünden, hurmaların iyi bir şekilde olgunlaşmadıkları görülmekte ve bu durum hurma yetiştiriciliğimizi sınırlandırmaktadır.



Bazı durumlarda./sıcaklık toplamının yetersiz oluşu,(yeteri kadar karbonhidratların teşekkül edememesi yüzünden, meyvelerin ekşi kalmasına sebep olur. Bu durumu en iyi olarak, Doğu Karadeniz bölgesinde yetişen portakallarla Akdeniz kıyısında yetişen portakalların tatlarını kıyaslayarak belirtebiliriz. Gerçekten, Karadeniz kıyısında daha düşük bir sıcaklık toplamında oluşan portakallar Akdeniz kıyısındakilere göre ekşidirler. Aynı durum Ege ve Karadeniz'de yetişen sofralık incirlerde de görülebilir. Bu durum, hiç şüphesiz, sıcaklıkla fotosentez arasındaki ilişkiye bağlıdır ve belli bir sınıra kadar ortalama sıcaklığın artması fotosentez faaliyetini de artırır.



Ayrı bir meyve çeşidinin enlem derecelerine bağlı olarak değişik yerlerde meyvelerini olgunlaştırmak için istediği sıcaklık toplamı bakımından da farklar bulunduğuna işaret edilmiştir. Kuzey Amerika'nın değişik eyaletlerinde Elberta şeftalisi üzerinde yapılan araştırmalar bu durumu çok iyi göstermektedir. Bu etütlere göre yaz sıcaklık derecelerine bağlı olarak Elberta şeftalisinin değişik yerlerde olgunlaşması için 3006 saatle 4654 saatlik bir sıcaklık toplamına ihtiyaç hasıl olmuş ve olgunlaşma zamanı 6 temmuz ile 17 eylül arasında değişmiştir.



Meyve ağaçları üzerinde yapılacak fonolojik gözlemler ve termosrafiler ele alınarak değişik meyve çeşitlerimizin türlü bölgelerde, bu bakımdan durumları ve çeşitlerin en çok verimli ve en yüksek kaliteli oldukları yerler tespit olunabilir.



Meyve ağaçlarının bir yerde yetişmelerinde sıcaklık toplamından başka optimal ortalama sıcaklık, Minimum ve maksimum sıcaklık dereceleri de önemlidir. Optimal ortalama sıcaklık deyince, meyve ağaçlarında fotosentez, respirasyon, absorpsiyon, transpırasyon, hücre bölünmeleri ve hücrelerin meydana gelmeleri bakımından en elverişli sıcaklık derecesini anlıyoruz.



Sıcaklık toplamında olduğu gibi, optimal sıcaklık bakımından da türler ve hatta bunların çeşitleri arasında farklar vardır. Meselöe2 kaysılar elmalara, Antepfıstıkları kaysılara, zeytinler fıstıklara ve hurmalar da zeytinlere göre daha yüksek bir optimal ortalama sıcaklık isterler.



Ortalama sıcaklığın incelenmesinde ise, sıcaklık toplamında olduğu gibi, yıllık sıcaklık ortalamasından daha çok, büyüme periyodundaki sıcaklık ortalamaları ele alınmalıdır. Çünkü, bazen yıllık sıcaklık ortalamaları söz konusu ise herhangi bir meyvenin yetiştirilmesine uygun görülmediği halde, nisandan eylül sonuna kadarki periyotta çok elverişli bir durum gösterebilir. Meselöe2 meyvecilik bakımından önemli bir ilimiz olan Erzincan'da kışların şiddetli geçmesi yüzünden yıllık ortalama düşüktür. Halbuki, mayıstan eylül sonuna kadar havalar çok sıcak olduğundan burada kışın yaprağını döken birçok meyve türleri ekonomik olarak yetiştirilebilmektedir.



2.1.1.1.2. Optimalden Yüksek Sıcaklık



Sıcaklığın yaz aylarında optimal sıcaklık derecesinin üstüne çıktığı hallerde bu artış oranına göre ağaçlarda gelişme yavaşlar veya tamamen durur; meyve dökümleri artar ve bir çok meyve çeşitlerinde kalite de bozulur. Büyümedeki duraklama ve meyve kalitesinde gerileme daha çok fotosentez ve respirasyonla ilgilidir. Genel olarak, sıcaklığın artması respirasyonu artırdığından fotosentezle meydana gelen maddelerde bitkinin diğer faaliyetleri zararına bir kayıp olur. Suyun az bulunduğu durumlarda da stomaların kapanması sonucu olarak fotosentez oranı düşer. Böylece meyveler karbonhidratlarca yeteri kadar zenginlemediklerinden meyve kalitesi geriler.



Yüksek sıcaklık derecelerinde meyve dökümlerinin artması daha çok sıcaklıkla transpirasyon arasındaki ilişkiye dayanmaktadır. Sıcaklığın çok yüksek olduğu yerlerde meyvelerde yanıklara ve haşlanmalara da rastlanır.



2.1.1.1.3. Optimalden Aşağı Sıcaklık



Sıcaklığın optimaldan aşağıya düşmesiyle meyve ağaçlarımızda büyüme ve verimliliğin azaldığı görülür. Bunun nedeni, aşağı sıcaklık derecelerinde bitkinin normal gelişmesi ve verimi için yeteri kadar karbonhidratların teşekkül edememesidir. Karbonhidratların yeteri kadar teşekkül etmemesi aynı zamanda bitki dokularının kış soğuklarına karşı dayanımını sağlayan doku olgunluğunun da vaktinde ve tam olarak meydana gelmesini önler. Bu. gibi durumlarda.ağaçlar sonbaharın erken soğuklarından ve kış donlarından daha çok zarar görür. Böyle yerlerde dalların olgunlaşmasını daha fazla geciktiren geç sulamalar, aşın gübrelemeler ve şiddetli budamalardan kaçınmak gerekir.



Optimaldan aşağı sıcaklığın minimum sınırı herhangi bir yerde bir meyve türü veya çeşidinin yetiştirilmesini en çok sınırlandıran bir faktördür. Bu.yüzden meyve türlerinin minimum sıcaklık derecelerine dayanma sınırlarını bilmek gerekli ve zorunludur. Ancak burada da türler ve çeşitler arasında az veya çok farklar bulunduğu gibi, hatta aynı çeşidin değişik ağaçlarının soğuklara dayanmaları toprak şartlarına, bakım şartlarına, zararlılarla savaş derecesine, ağaçların içinde bulundukları fizyolojik duruma göre de değişmektedir. Bunlardan başka meyve ağaçlarının çeşitli organlarının alçak sıcaklık derecelerine dayanmaları da değişik olduğundan alçak sıcaklığın sınırlandırıcı bu etkisi meydana geldiği zamanla ilgilidir. Gerçekten, bir ağacı gövdesi, kökü, ana dalları, bir ve iki yıllık dallan, çiçek tomurcukları, çiçekleri, ufak meyveleri ye olgun meyvelerinin alçak sıcaklık derecelerine dayanmaları arasında büyük farklar vardır. Bundan başka, alçak sıcaklığın tehlikeli derecelere düşmesi her zaman zararlanmayı da gerektirmeye-bilir. Çünkü, çok kez sıcaklık bu dereceye düştükleri hemen kısa bir süre sonra yükselir ve böylece zarar yapmaz. Bu bakımdan bu alçak sıcaklık derecesinin suresi de büyük bir önem taşır.



Kış sonlarında dondan ileri gelen zararlaşmalar, çok kez, bu zamanda havaların ısınması sonucu meyve ağaçlarının kış dinlenmesinden, çıkmaları ve böylece alçak sıcaklık derecelerine karşı dayanma güçlerinin azalmasıyla daha da artabilmektedir. Anadolu şaftlarında sık sık karşılaşılmakta olan bu durumda, özellikle meyve gözleri çok zarar görür. Şubat..ayında havaların anormal olarak ısınması ve bunu takip eden mart ayında şiddetli soğukların meydana gelmesi, kabarmaya başlamış ve dokularındaki su miktarı artmış bulunan gözlerin yanmalarına ve bunun bir sonucu olarak o yıl meyve ürününün tamamen kayıp olmasına veya azalmasına sebep olur. Bu olayların sık sık tekrarlandığı yerler, genel olarak, meyve yetiştiriciliği bakımından tehlikeli bölgeleri teşkil eder.



2.1.1.2. Toprak sıcaklığı:



Buraya kadar sıcaklık bakımından verilen bilgiler toprak üstü sıcaklığına, yani atmosfer sıcaklığının etkilerine ait bulunuyor. Halbuki, meyve ağaçlarımızın bir yerde yetişmelerinde toprak sıcaklığının da önemi vardır ve bunun türlü amaçlar için iyi bir şekilde bilinmesi gerekir. Toprak sıcaklığının bu etkisi direkt ve indirekt olabilir.



Toprak sıcaklığının her meyve tür ve çeşidi için optimal derecede bulunmasıyla kök teşekkülü artar. Sıcaklığın çok yükelmesi veya çok düşmesi kök teşekkülünü geriletir veya durdurur. Meyve ağaçlarımızda yüksek toprak sıcaklığından (+35öb0C si üzerinde) ileri gelen kök teşekkülü zararlanmalar ancak çok ekstrem durumlarda ve yerlerde rastlanabilir. Buna karşılık, alçak sıcaklığın zararlarıyla daha çok karşılaşmaktayız. Özellikle toprak yüzünün kışın karla örtülü bulunmadığı ve toprak sıcaklığının -10 derecenin altına düştüğü yerlerde alçak sıcaklığın köklerdeki etkisi dondurucu ve öldürücü olmaktadır. Bu durum fidan sokumu ve taşınmasmda da önemle göz önünde tutulmalıdır.



Toprak sıcaklığı, meyve ağaçlarımızda köklerin topraktan suyu ve suda erir durumda bulunan besin maddelerini absorbe etmeleri üzerine de etki yapar. Genel olarak, alçak sıcaklık derecelerinde köklerin absorpsiyon güçleri azalmakta, buna karşılık belli bir toprak sıcaklığına kadar artmaktadır.



Alçak sıcaklık derecelerinde köklerin uzunluklarına büyümelerindeki gerileme veya durma, yeni köklerin teşekkül edememeli, suyun toprak içerisindeki hareketinin yavaşlaması ve bunlara katılacak daha birçok nedenlerle suyun alınmaması, memleketimizin özellikle arid bölgelerinde kışın meyve ağaçlarımızda susuzluktan ileri gelen kurumalara yol açar. Gerçekten, kış aylarında ağaçların.dal ve dalcıklarında, şiddetli transpilerden de yeteri kadar su gelmezse dal ve dalcıkların uçlarından başlayarak kurudukları görülür, işi bilmeyen kimseler, çok kez bu kurumaları donma zannetmektedirler. Halbuki, burada söz konusu olan, yukarda da belirtildiği gibi, kurumadan başka bir şey değildir. Bu gibi yerlerde kış sulamaları yaparak, toprakta özellikle köklerin çevresindeki su miktarını artırmak ve böylece ağacın su düzenini kurmasına yardim etmek gerekir.



İşte memleketimizin birçok bölgelerinde kış aylarında yapılan sulamaların amacı bir yandan toprakta suyun depolanmasını sağlamak öte yandan da bu kış kurumalarını önlemektir.



Genellikle meyve ağaçlarında kökler sıfır derecenin hemen üstünde gelişmeye başlar. Bu durumun bilinmesi, meyvecilik pratiğinde sonbahar ve ilkbahar fidan dikimlerinin fayda ve sakıncalarını mukayese etmeye yarar.



Kışlan çok sert geçmeyen ve kışın toprak yüzünün karla örtülü bulunması yüzünden toprağın derinlere kadar donmadığı yerlerde, ağaçların köklerinin donmaları tehlikesi olmadığından, bu gibi yerlerde fidanların sonbaharda dikilmeleri sağlık verilir. Bu şekilde fidanların sonbaharda dikilmeleriyle sonbaharın, kışın ve erken ilkbaharda toprak sıcaklığının elverişli olduğu günlerde kökler faaliyete geçerek ve her imköe2nda buna devam ederek yeni kökler meydana getirir. Fidanlar, ilkbaharda havaların ısınmasıyla uyanmağa başladıkları zaman, önceden meydana gelmiş bulunan bu taze kökler topraktan su ve suda erimiş halde bulunan besin maddelerini almaya başlayarak transpirasyonla meydana gelen su ve büyüme ile ortaya çıkan besin maddeleri noksanlarını kısa bir zamanda kapatmakta başarılı olurlar. Bu şekilde fidanlarda tutma oranı büyük ölçüde artacağı gibi, dikim yılında ağaçlarda iyi bir gelişme de sağlanmış olur. Buna karşılık, dikim ilkbaharda yapılacak olursa, dikimden bir süre sonra ağaçlar uyanmağa başlayarak yaprak, sürgün ve hatta zaman zaman çiçek teşkil ederek fazla miktarda su ve besin maddeleri sarf etmeğe başlarlar. Bu sırada yeni" kökler henüz iyice teşekkül etmemiş olduğundan ağacın su düzeninde büyük bir aksaklık kendim gösterir. Çok kez bu gibi ağaçlar başlangıçta fidanın gövde ve dallarında depo edilmiş bulunan besin maddeleri ve suyun etkisiyle bir gelişme gösterir. Fakat, kısa bir süre sonra, artan ihtiyaçları karşılanamadığından tutmuş gibi görünen ve iyi gelişen bu fidanlar kurumaya yüz tutar ve sonunda kururlar. İlkbaharda sıcakların ve kuraklığın erken başladığı yerlerde kuruma şiddetlenir ve çabuklasın



Toprak sıcaklığı topraktaki mikroorganizmaların tür ve sayıları üzerine etki yapar. Sıfır santigrat derecenin hemen altındaki sıcaklıklarda bile parçalama faaliyetimde bulunan mikroorganizmaların 20-30öb0C de bu faaliyetleri iyice artar ve böylece toprakta bitkinin alabileceği besin maddeleri miktarı da çoğalır. Bununla birlikte, sıcak yerlerde artan bu mikroorganizma faaliyeti sonunda topraktaki organik maddelerin de hızla parçalandığı ve böylece toprakların bu maddelerce fakirleştikleri görülür. Böyle yerlerde malçlama daha çok önem kazanır.



2.1.2. Nem (Rutubet)



Nemden maksat topraktaki ve havadaki nemdir. Meyve ağaçlarının vegetatif gelişmeleri ve verimlilikleri için her iki nemin de önemi vardır.



2.1.2.1. Toprak Nemi



Topraktaki nem tabii olarak kar ve yağmur şeklindeki yağışlarla sağlanır. Eğer yağışlar meyve türleri için gerekli bulunan suyu karşılayamazlarsa bunun sulamalarla tamamlanması gerekir.



Meyve türlerinin bir yerde normal bir şekilde yetişmeleri için belli bir yağış toplamına ihtiyaçları vardır. Bu yağış miktarı meyve türlerine ve her türe bağlı çeşitlerin uymuş oldukları çevrenin ekolojik şartlarına bağlıdır. Sert ve yumuşak çekirdekli meyve türlerimizi su isteklerine göre (erikler, elmalar, armutlar, kirazlar, şeftaliler kaysılar, bademler ve vişneler olmak üzere sıralayabiliriz.



Kemmer-Schulz'un yapmış oldukları araştırmalara göre aynı toprak şartlarında değişik meyve türlerinin yıllık yağış toplamı istekleri yaz ortalama sıcaklık derecesine (özellikle mayıstan eylüle kadar) göre de değişmektedir. Genel olarak, bu aylara ait ortalama sıcaklık derecesi yükseldikçe ihtiyaç duyulan yağış toplamı da artmaktadır. Buna ait rakamlar Cetvel 9 da gösterilmiştir.



Cetvel 2.1. Almanya'da Orta Ağırlıktaki Topraklarda Başarılı Bir Meyvecilik için Gerekli Yıllık Yağış Miktarları



Cetvelde görüleceği gibi yazlık sıcaklık ortalaması arttıkça söz konusu meyve türlerinin hepsinde ihtiyaç duyulan yağış miktarları da fazlalaşmıştır.



Meyve ağaçlarının bir yerde yetişmeleri bakımından yalnız yağış toplamı değil, bunun vegetasyon periyodu içerisindeki dağılışı da önemlidir. Yağışların önemli bir kısmı vegetatif ve generatif gelişmenin en çok olduğu periyotlara rastladığı yerlerde, hiç şüphesiz, bundan faydalanma olanakları da daha çok olmaktadır.



Meyve ağaçlarımızın toprakta yeteri kadar nem bulunduğu, durumlarda düzenli ve kuvvetli bir sürgün gelişmesi gösterdikleri ve sürgün büyümesinin toprağın nem durumuna göre periyodik bir gelişme yaptığı görülmektedir. İlkbaharda toprakta yeteri kadar nem bulan ağaçlar kuvvetli bir şekilde büyüyerek geniş bir yaprak yüzeyi teşkil etmekte ve böylece karbon asimilasyonu bakımından da uygun bir duruma girmektedir. Toprak neminin, yeterli bulunmadığı yerlerde sürgün gelişmesi zayıf olmakta ve ağaçlar tepe tomurcuklarını nispeten erkenden teşkil ederek gelişmelerini durdurmaktadır. Bu gibi yerlerde sonradan yapılan sulamalar veya yağan yağmurlarla ağaçların tekrar vegetatif gelişmeye özendirildikleri ve bunlarda ikinci kez bir sürgün gelişmesi olduğu bilinmektedir.



Sürgün büyümesinde olduğu gibi ilkbahar sonu ve yaz başlarında teşekküle başlayan tomurcukların gelişmeleri de geniş ölçüde toprak nenime bağlıdır. Genel olarak, tomurcukların teşekküle başlamasından itibaren sonbahara kadar .devam eden bir kuraklık, bunların iyi gelişmemelerine ve çok küçük kalmalarına sebep olur. Bu gibi tomurcuklar ertesi ilkbaharda pek zayıf olarak gelişirler ve eğer çiçek tomurcuklan" ise bunlar çok kez anormal yapıda olduklarından meyve de yapmazlar. Arid iklim bölgelerinde, çok kurak geçen yazlardan sonra, kıraçlarda yetişen ağaçlarda az suyun bu olumsuz etkileri sık sık görülebilmektedir.



Toprak nemi, meyvelerde irilik, şekil, renk ve kalite üzerine etki yave verimi sınırlandırır.



Toprak neminin meyvenin iriliği üzerine olan etkisini göstermeye yarayan birçok denemeler ve gözlemler yapılmıştır. Ancak burada toprak neminin, vegetatif gelişmede olduğu gibi, vegetasyonun daha çok başında değil, meyvenin türüne göre değişik zamanlarda da çok etkili olduğu görülmüştür. Meselöe2 elmalarda toprak neminin meyvelerin irileşmeğe başladığı ve olgunluğa yaklaştığı sıralarda uygun .bir ölçüde tutulmasıyla meyve iriliğinde elverişsiz duruma göre %20-40 oranında bir artış sağlanmıştır. Armutlarda ve şeftalilerde de durum buna benzemektedir. Bu sebeple, ilkbaharın yağışlı geçmiş olması bu türlerde meyvelerin iriliği bakımından bir garanti teşkil etmez. Sonraki periyotta da meyvelerin irileşebilmeleri için, toprakta yeteri kadar suyun bulunmadığı durumlarda, sulamalarla buna yardim edilmelidir.



Kabuklu meyvelerde meyve iriliği gelişmenin ilk aşamalarında belirlenir. Bu nedenle bu periyotta toprakta suyun bulunması önem kazanır. Ancak bunlarda da için tam olarak kabuğu doldurabilmesi yine mevsim sonu su durumuna bağlıdır. Buna göre, bunlarda hem mevsim başında ve hem de olgunluğa doğru devamlı şekilde toprakta ihtiyacı karşılayacak ölçüde suyun bulundurulması zorunludur.



Yapılan gözlemlere göre, meyve ağaçlarımızda çeşitlerin kendilerine özgü renklerinin meydana gelmesi bakımından da toprak nemi önemli bir rol oynamaktadır. Elmalarda, armutlarda ve şeftalilerde toprakta nemin az bulunmasıyla bunlarda meyve rengi-soluk kalır. Bununla birlikte, burada hemen her faktörün uygulanmasında olduğu gibi ekstrem şartlardan kaçınmak gerekir. Fazla su, ağaçların-çok dal ve yaprak teşkil etmesine sebep olarak aşırı gölgelenme sonucu meyvelerde rengin iyi teşekkül edememesine neden olabilir. Yine bu gibi durumlarda su ve diğer besin maddelerinin ilişkilerindeki bozulma sonucunda meyve kalitesi de düşebilir.



Toprak neminin ihtiyacı karşılayacak bir ölçüde tutulmasıyla gerek meyvelerde iriliğin artması, gerek dökümün önlenmesi ve gerek meyve teşkil edecek geniş bir taç sisteminin meydana gelmesi sonucunda çok sayıda çiçek tomurcuklarının teşekkül etmesi yüzünden verim de artar. Bu bakımdan, memleketimizde meyve bahçelerinde verimin arttırılması için ihtiyaca göre, rasyonel bir, sulama en başta dikkate alınması gereken tedbirler arasına konulmalıdır.



2.1.2.2. Hava Nispi Nemi



Hava nispöee neminin de meyve ağaçlarının gelişmesiyle verimlilikleri üzerinde etkisi büyüktür. Bu. bakımdan değişik meyve türleri ve hatta bunların belli ekolojik şartlara uymuş bulunan çeşitleri arasında farklar vardır. Meselöe2 meyve türleri arasında elmalar hava nisböee nemine karşı büyük bir hassaslık gösterirler. Hava nispöee neminin optimalden aşağı olduğu yerlerde elmalarda haziran dökümü şiddetli olmaktadır. Gerçekten Malatya ve Kastamonu'da yapılan araştırmalarda yaz aylarının hava nispi nemi nispeten yüksek olan Kastamonu'da haziran dökümünün yazın hava nispi neminin çok düştüğü Malatya'ya göre daha az olduğu bulunmuştur.



Aynı türün değişik çeşitlerinin değişik hava nispi nemi şartlarına., uyabileceklerine en iyi misalleri hurmalar arasından seçmek mümkündür. Meselöe2 çöl şartlarına alışmış ve hava nispi neminin ortalama % 30-40 arasında olduğu yerlere adapte olmuş Deglet Noor hurma çeşidi kıyılarda iyi sonuç vermediği halde, diğer bazı çeşitlerin İskenderiye'de ve % 68 bir yıllık ortalama hava nispi nemine alıştıkları görülmektedir.



Hava nispi neminin çok yüksek olduğu yerlerde elma ve armutların meyvelerinde, meyve kabuğunun üzerindeki epidermis tabakasının çatlaması ve bunun altında mantarımsı bir paranşim tabakasının meydana gelmesi şeklinde paslanmalar olabilmektedir. Bu duruma, Karadeniz'in fazla nemli olan yerlerinde Taşlanmaktadır, halbuki Orta Anadolu'da bu türlü paslanmalara hemen hiç bir yerde tesadüf olunmaz.



Hava nispi neminin yüksek olması kabuk paslanmaları yanında mantar enfeksiyonlarını da arttırır Bu gibi durumlarda mantar hastalıklarıyla savaş zorunlu olur Bundan başka, böyle yerler için çeşit seçerken işletmenin çalışmasını kolaylaştırmak ve maliyet masraflarını-azaltmak için mantar hastalıklarına dayanıklı çeşitlerin seçilmeleri iyi olur. Memleketimizde bu şekilde nemli ve kuru hava şartlarına uymuş meyve çeşitlerini bulmak mümkündür.



Hava nispi nemi meyve ağaçlarımızda döllenme bakımından da önemlidir. Döllenme zamanında hava nispi neminin çok azalması dişicik tepesi üzerindeki sıvının kurumasına sebep olarak çiçek tozlarının çimlenmelerini güçleştirir, hatta daha ciddi durumlarda, bunu imköe2nsızlaştırır. Güneydoğu Anadolu'da Antep fıstıklarının çiçeklerime periyotlarında güneyden .esen sıcak çöl rüzgöe2rlarının etkisinde bu gibi döllenme arızalarıyla zaman zaman karşılaşılmaktadır. Böyle durumlarda fıstıklarda döllenme noksanlığından ötürü içi boş (fıs) fıstık oranı çok artmaktadır.



Hava nisböee nemi büyük ölçüde toprak nemi ile ilgilidir. Çevrede bulunan geniş su alanları ve ormanlar da hava nisböee nemi üzerine olumlu etki yapar. Hava nisböee neminin yaz aylarında çok düştüğü yerlerde alınacak teknik ve kültürel tedbirlerle bunun uygun bir ölçüde tutulmasına çalışılmalıdır. Bu teknik ve kültürel tedbirlerden ileride sırası geldikçe söz edilecektir.



2.1.3. Işık



Meyve ağaçlarının yapmaklarında .klorofilin teşekkülü, fotosentezin yapılması, anorganik nitelikteki maddelerin organik maddelere-dönüşleri, sürgün ve yapraklanıl normal şekil, irilik ve kalınlıkta teşekkül edebilmeleri ve meyvelerde güzel kabuk renginin meydana gelmesi ışığın bulunmasına bağlıdır. Işık, yukarda bildirilen fizyolojik ve biyoşimik olayların meydana gelişinde doğrudan doğruya (enerji kaynağı) veyahut indirekt olarak etki yapan bir faktördür Bu bakımdan ışığın meyvecilikteki önemi incelenirken şu üç özelliği üzerinde durmak gerekecektir.



a ) Işık kalitesi,



b ) Işık entansitesi,



c ) Işık süresi.



2.1.3.1. Işık Kalitesi



Yeryüzünde ışığın ana kaynağı güneştir. Güneşten gelen ışık görülebilirde görülmeyen radyasyonlardan oluşur ve bunlar çeşitli dalga uzunluklarına sahiptir. Dalga uzunlukları 291-400 milimikron (ultraviyole ışınlar) ile 720-5000 milimikron(enfraruj) arasında değişir: İşte ışık kalitesi bu ışınların dalga uzunluğunu ifade eder. Çünkü dalga, uzunlukları ayrı olan ışınların bitkilerin gelişmeleri üzerine olan etkileri de başka ve çok değişiktir.



Çok kısa dalgalı ışınlar, özellikle ultraviyole ışınları bitkilerin büyümelerini sağlayan gelişme hormonlarının faaliyetine engel olarak bunları cüceleştirir. İşte yükseklere çıkıldıkça bitkilerin.cüceleşmeleri ve tezden çiçek teşkil etmeleri bundan ileri gedmektedir.



Bitkilerin gelişmeleri için güneş ışığının spektrumuna. giren bütün ışınların bulunması gerekmektedir. Bunlar menekşe, mavi, yeşil, sarı, portakal ve kırmızı renkli ışınlardır. Bu ışınlardan mayi renk klorofilin teşekkülü ve dokuların iyi bir şekilde olgunlaşmaları, kırmızı-mavi kısım ise fotosentez için gereklidir.



2.1.3.2. Işık Entansitesi



Bundan maksat belli bir alana düşen ışık dalgalarının yoğunluğudur. Buna göre, ışık entansitesi güne, mevsime ve söz konusu yerin ekvatora olan yakınlık ve uzaklığına göre değişir.



Işık entansitesi gün içerisinde genel olarak sabah.tan_öğleye kadar artmakta ve bundan sonra güneş batıncaya.kadar yavaş yavaş azalmaktadır. Mevsimlere göre de ışık entansitesi en çok yazın bundan sonra ilkbahar ve sonbahar.;ve en az olarak.da.kışındır. Ekvatordan uzaklaştıkça.ışık entansitesi. azalmakta ve kutuplarda en düşük. düzeye inmektedir.



Bütün yeşil bitkiler, optimal bir gelişme için, belli bir ışık entansitesine ihtiyaç gösterir. Meyve ağaçlarının ışık entansitesi istekleri de türlere göre değişmektedir. Meselöe2 ahududu ve çilekler pek az ışıkta ve_hatta gölgede meyve verir. Kirazların verimlilikleri için şiddetli bir ışığa ihtiyaç_yoktur. Elma ağacı sıklıktan, özellikle kurak bölgelerde günün .belli bir kısmında ve öğleden sonra gölgelenmekten hoşlanır. Buna karşılık badem ve kaysı gibi meyve türleri gölgeden hoşlanmazlar Fıstık ve zeytin gibi bazı meyve türlerinde iyi bir gelişmenin olması ve normal bir ürünün alınabilmesi yoğun ışığa ihtiyaç vardır. Bu bakımdan hurmalar ışığa en fazla ihtiyacı olan bir meyve türü olarak gösterilebilir.



Bazı bitki türleri de vardır ki özellikle gelişmelerinin ilk bölümünde, yani gençlik periyotlarında, gölgeden. hoşlanır.. Meselöe2 çayda olduğu gibi, hatta fındık ağaçları gençlik periyotlarında kendileriyle birlikte bir bitki sosyetesi teşkil eden kızıl ağaçların gölgelerinden faydalanmaktadır.



Meyve türlerimizin ışık entansitesi bakımından gösterdikleri bu değişik istekler nedeniyle meyvecilik pratiğinde, bahçeler kurulurken, ağaçlar arasında mesafeler verilirken ve budama ile taçlandırma yapılırken bunların ışık bakımından isteklerini önemle dikkate almak gerekir.



2.1.3.3. Işık Süresi



Bitkilerin yetiştikleri bölgelerde normal hayat evrimlerini tamamlayabilmeleri için belli bir gün uzunluğuna ihtiyaçları vardır. Bu bakımdan bitkiler "uzun gün". (14-16 saat), "kısa gün". (10-14 saat). ve gün uzunluğu bakımından, özel bir isteği bulunmayan "nötr bitkiler" olarak üç gruba ayrılır.



Uzun gün bitkileri, günleri kısa olan yerlerde yetiştirildikleri zaman çiçek ve meyve teşkil edemedikleri gibi, kısa gün bitkileri de günleri uzun süren yerlerde vegetatif kalır bol sürgün yafakat çiçek ve meyve teşkil etmezler. Nötr. .bitkiler ise uzun ye kısa günlü yerlerde hiç bir arızaya uğramadan gelişir ve generatif faaliyetlerini sürdürebilirler,



Meyve türlerimizden hangilerinin uzun gün, hangilerinin kısa gün ve hangilerinin nötr olduklarını tam olarak bilmiyoruz. Ancak çileklerin kısa gün bitkileri grubuna girdikleri bilinmekte ve bundan faydalanılarak seralarda bir verim periyodundan sonra günler uzatılarak ve sonra kısaltılarak çilekler aynı mevsim içerisinde tekrar meyveye yatırabilmektedir. Bununla birlikte "yediveren" adı ile tanınan bazı çilek çeşitlerinin bütün yaz boyunca çiçek ve meyve teşkil etmeleri bu tür içerisinde gün ışığı uzunluğu bakımından nötr olan çeşitlerin de bulunduğunu gösterir.



Genel olarak, seralarda suni elektrik ışığı ile günü uzatmak veya siyah perde kullanarak günün süresini kısaltmak kolaylıkla uygulanabilmektedir.



2.1.4. Donlar ve Kırağılar



2.1.4.1. Kış donları



Kış donlarının zararı, her bir meyvecilik.bölgesinde yetiştirilen meyve türüne göredir. Herhangi bir meyvecilik bölgesinde kış iklimine iyice uymuş yerli meyve türlerinde veya bu yerli bitkilere benzeyen yabancı meyve türlerinde kış donlarının zararlı etkileri görülmez. Fakat, o yeri yadırgayan yabancı meyve türleri, her iklim bölgesi için olağanüstü sayılacak şiddetli donlardan fazla zarar görür. Meselöe2 Akdeniz bölgesinde normal olan, sıcaklığın sıfırın üstünde kalmasıdır. Burada sıcaklık 0CC dereceye düşüp don yapınca muzlar, -5öb0 ye düşünce portakallar, -3.5öb0 ye düşünce limonlar zarar görür. Ege'de sıcaklık -7-8 öb0C den aşağı düşerse incirler ve zeytinler zararlanır. Güney-Doğuda sıcaklık -10öb0C'den aşağı_düşerse narlar, -15öb0 den aşağı düşerse Fıstıklar zararlanır. Bu bölgede sıcaklık zaman zaman -8öb0 veya -10öb0 ye düştüğünden incir ve nar ağaçları Ege'de olduğu gibi tek gövdeli olmayıp ocak şeklini, almışlardır. İç Anadolu'da sıcaklık -20öb0 den aşağı düşerse asmalar, -20öb0C veya -25öb0 den aşağı düşerse dutlar, Doğu Anadolu'da, sıcaklık.-30öb0C den aşağı düşerse elma, armut cevizler zarar görür. Karlı bölgelerimizde şiddetli kışlarda sıcaklık -28 öb0C ile -35 öb0C arasında olduğu zaman ceviz, armut, elma gibi ağaçların gövdeleri çatlar ve buralarda sonradan uzunlamasına yarıklar ortaya çıkar.



İşte memleketimizde Doğu Anadolu dışında diğer iklim bölgelerimizde değişik meyve türlerinin yetişmesini belli eden iklim faktörü çoğunlukla büyüme zamanındaki sıcaklık toplamından daha çok kışın bu düşük sıcaklık dereceleri, yani donlardır. Bu nedenledir ki, memleketimizin yabancı meyve türleri olup, asıl anavatanları "tropik ve subtropik iklim bölgeleri olan turunçgiller veya muz gibi bitkilerin sıcak iklimli bölgelerimizde yetişmelerini bu kış donları sınırlandırmış bulunmaktadır.



Unutmamak gerekir ki, aynı bir meyve türünde çok veya az sıcak iklimlere uymuş çeşitlerin kış donlarına dayanma dereceleri bir değildir. Meselöe2 memleketimizin subtropik iklim şartlan gösteren bölgelerinde asma -16öb0C de soğuktan zarar gördüğü halde serin iklimli bölgelerimizde -24öb0C ye kadar dayanabilen çeşitleri vardır. Bunun gibi, Ege'nin ve Güney Doğu Anadolu'nun incir çeşitlerinin soğuğa dayanma dereceleri de bir değildir. Elöe2zığ'dan Aydın'a getirilen erkek incirlerin donlara karşı Aydındakilerden çok daha fazla dayanıklı oldukları görülmüştür.



2.1.4.2. İlkbahar Geç Donları



İlkbahar geç donları meyvecilik bakımından en tehlikeli ve en büyük zarar yapan iklim olayıdır. Geç kalmış hafif donlar yalnız ürüne zarar verdiği halde, erken uyanmaların arkası sıra gelen şiddetli donlar çiçekleri veya tomurcukları yaktıkları gibi, ağaçların ince ve hatta.kalın dallarına da zarar verir. Bu gibi tehlikeli donlar, iklimi çok oynak olan Orta Anadolu ile bunun, kuzey, güney, doğu ve batıdaki diğer bölgelere geçit teşkil eden çok değişik ve çeşitli iklim alanlarında en fazla görülmektedir. Bunun içindir ki, kışları çok daha sert olduğu halde, Erzincan'da güzel yetişen ve iyi ürün veren ceviz ve kaysı, İç Anadolu'da sık sık ilkbahar donlarından zarar görmektedir ve çoğu zaman çiçekleriyle birlikte dalları da yanmaktadır. Çünkü Erzincan'da ilkbahara doğru uzayan kış soğuklarından sonra nisan sonunda ve mayıs başında birdenbire bahar gelir ve ondan "sonra da don tehlikesi azalır. Halbuki İç Anadolu'da bazen şubatta ve martta ılık havalar ağaçları aldatarak uyandırır ve çiçek tomurcuklarım şişirir arkadan bastıran şiddetli bir don, dinlenme periyodundan çıkmış, yani su yürümüş bulunan dallan bile yakar, kavurur. Bunun için İç. Anadolu'da erken çiçek açan badem ve kaysı yetiştiriciliği çoğunlukla..ekonornik olmamakta hatta elma, armut bile zaman zaman ilkbahar don tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.



2.1.4.3. Erken Güz Donları



Bu donlarda her iklim bölgemizde o bölgeyi yadırgayan, yani yetiştirildiği bölgeye göre daha sıcak yerlerden getirilmiş olan meyve türleri üzerinde zararlı etkiler yapmaktadır. Bu da, bu gibi, meyve türlerinin dallarını iyice olgunlaştırmaya vakit bulamadan bastıran güz donlarıyla yanıp kurumlan şeklinde kendisini gösterir. Birçok, yayla yerlerimizde cevizler, asmalar, şeftaliler, bademler ve iğdeler. bu şekilde erken güz donlarından zarar görmektedir. Aynı şekilde, incir fidanlıklarında da erken donların zararları ile sık sık karşılaşılmaktadır. Bunun nedenleri, ekolojik şartlar yanında, kısmen de teknik ye kültürel hatalara dayanır. Fakat, meyve ağaçlarında güz donlar ilkbahar ve kış donları gibi büyük zarar yapmamaktadır.



Meyve yetiştiricileri, kış minimum sıcaklık derecelerini dikkate alarak yetiştirecekleri meyve tür ve çeşitlerini seçmek suretiyle olağanüstü kışlar dışında bu meyveleri emniyetli bir şekilde yetiştirebilirler.



Sonbaharın erken donlarına karşı da teknik ve kültürel tedbirlerle büyük ölçüde korunmak mümkündür. Bu yönden alınacak "tedbirler arasında geç sulamalar, geç azotlu gübrelemelerden kaçınmak, vegeatif gelişmelerini geç bitiren anaç ve çeşitleri seçmemek sayılabilir. Meyvelerin erken sonbahar donlarından zarar gördükleri yerlerde ise kışlık çeşitlerden daha çok yazlık ve güzlük çeşitler üzerinde durulması yerinde olur.



Bizde ve dünyanın meyve yetiştiren öteki ülkelerinde meyvecilik bakımından !en çok zarar yapan donlar ilkbaharın geç donlarıdır. Bu nedenle bu donların meydana gelişleri ve korunma çareleri üzerinde daha ayrıntılı bilgi verilmesi faydalı olacaktır.



İlkbaharın geç donları iki nedenle olmaktadır. Bunlardan birsi sözü edilen bölgeye öteki bölgelerden soğuk hava dalgalarıyla soğuğun gelmesi ve oturması şeklindedir. Bu soğuk hava dalgalarının değişik yıllardaki geçiş yönleri belli ve aynı ise buna karşı korunmuş yöneyler seçilerek ve siper ağaçları dikilerek, soğuk dalgasının yönü kısmen değiştirilerek korunulabilirse de, genellikle bu gibi soğuklardan korunmak güç ve hatta imköe2nsızdır.



İlkbahar geç donları ikinci olarak radyasyonla meydana gelir. Bu, gündüzün ısınan toprağın geceleyin sıcaklığını radyasyonla vermesi ve radyasyonun şiddetine göre toprak yüzünde soğuk bir hava tabakasının teşekkülü şeklinde olur. Bu soğuk hava tabakası çukur yerlerde yığılarak kalır, meyilli yerlerde ise meyile göre alçak kısımlara doğru akar. Bu duruma göre, genellikle meyilli yerler, hava drenajı dolayısıyla donlardan nisbeten daha az zarar görür. Bu yüzden vadi içleri vadinin yamaçlarından aşağıya doğru akan soğuk havanın etkisiyle donlara çok karşıdır. Hele vadi dar ise soğuk havanın yığılma yüksekliği artarak bazen vadinin yamaçlarında yetişen ağaçlara bile zarar verir .



Radyasyonla soğuk hava teşekkülü toprak türüne, işleme şekline, üzerinde bitki örtüsü bulunup bulunmadığına ve toprağın, yaş veya kuru oluşuna göre değişir. Mesela işlenmiş toprakla işlenmemiş olanlara, üzeri bir bitki örtüsü ile örtülü topraklar üzerleri açık olanlara, nemlöee topraklar kuru olan topraklara.göre .daha şiddetli radyasyonla soğuk hava teşekkülüne sebep olurlar. Bu nedenle, ilkbaharın geç donları tehlikesi bulunan yerlerde kışlık yeşil gübre bitkileri ekilmiş veya bahçe çok otlanmışsa çiçekten çok önce bunlar sürülerek gömülmeli, böyle yerlerde altları çayırlık olan bahçeler kurulmamalıdır.



Soğuk hava, sıcak havaya göre ağır olduğundan meyile göre akar. Bundan faydalanılarak çok defa meyilli yerlerde soğuk havanın bahçe içerisine akmasını önlemek için sık çitler yapılmıştır. Fakat bahçenin üst kısmında yapılacak bu türlü çitler belli bir ölçüde soğuk havanın aklını tutsa ve yönünü değiştirse bile bu durum bahçeye komşu üst sınırda bulunan bahçede soğuk havanın yığılmasına sebep olur. Böylece bir birine komşu bahçelerin yapacakları çitler kendi bahçeleri içini faydalı olsa bile kendinden önceki bahçeyi zararlandıracağı açıktır. Bu nedenle soğuk hava dalgalarını kesmek için çit yapmaktansa bunun akışına engel olmamak, kolaylıkla akıp gitmesini sağlamak daha etkili ve faydalı olur. Yine bu amaçla bahçeler kurulurken sıralar ve sıralar arasındaki mesafeler soğuk havanın akıp gitmesini kolaylaştıracak şekilde tertiplenmelidir.



Soğuk havanın oturduğu yerlerde bahçe tesis edilirken zararlanmayı kısmen de olsa azaltmak için yüksek boylu ağaçları tercih edilmesi tavsiye olunmuştur Bu tavsiyeler daha çok ekstansif meyvecilik yapılan yerlerde uygulanabilir. Yoksa entansif bir yetiştiricilikte verimlilikleri alçaktan taçlandırılan ağaçlara göre çok düşük olan, bakım işlerini çok güçleştiren, toplamayı pahalılaştıran ve gövde yanıkları ile tesisi yaralayan bu sistemin uygulanmasına imköe2n yoktur.



İlkbaharın geç don zararlarını önlemek için yukarıdaki kültüreli tedbirlere ilaveten diğer bazı tedbirler düşünülmüştür. Bu tedbirler ısı kaybını önlemek ve kaybolan sıcaklık enerjisini geri vermek üzere bahçeyi ısıtmaktır.



Bu amaçla, bahçelerde dumanlama ve şişleme, havayı karıştırma, ısıtma ve yağmurlama gibi işlerin yapılması tavsiye edilmiştir.



2.1.4.4. Dumanlama ve Şişleme



Bu tedbirlerin amacı radyasyonu azaltmaktır. Bilindiği gibi radyasyondan ileri gelen donlar sıcak gündüzler den sonra havanın açık olduğu gecelerde olur. Kapalı havalarda genellikle şiddetli radyasyon donları olmaz. İşte dumanlama ve şişleme ile bir türlü kapalı hava şartlan yaratılmak istenmektedir. Ancak, dumanlama ve şişlemeden fayda sağlanabilmesi için havanın çok durgun olması, topografik durumun elverişli bulunması ve radyasyonla meydana gelen soğukların -3 ile -4öb0C den daha aşağıya düşmemiş olması gerekir. Meselöe2, Ankara'da yapılan bir uygulamada koyu bir dumanlamaya rağmen sıcaklığın -9 dereceye düşmesi sonucunda elma ve armutlarda çiçekleri dondan kurtarmak mümkün olmamıştır. Bu yüzden, sağlanması kolay olmayan birçok şartlara bağlı dumanlama ve şişleme tedbiri bugün tek başına olarak dondan korunmaya yetmemekte ancak ısıtma ile birlikte yapıldığı taktirde faydalı olabilmektedır. Bunun için yakıtlar seçilirken iyi ısıtan ve aynı zamanda duman yapanlar üzerinde durulmalıdır (kullanılmış motor yağı emdirilmiş testere talaşı gibi).



2.1.4.5. Havayı karıştırma



Sıcak hava, atmosfer içerisinde yükselir, soğuk hava bunun yerini alarak oturur. Böylece bu iki tabaka arasında bir tavan meydana gelir, işte bu tavan yüksek olmazsa yukarıdaki sıcak hava aşağıdaki soğuk hava ile karıştırılarak bahçenin sıcaklık derecesi yükseltilebilir. Pratikte bu iş için bahçelere 10-15 m yükseldikte monte edilen kuvvetli vantilatörlerin kullanılmaları tavsiye edilmişse de bu tedbir ekonomik olmamıştır.



2.1.4.6. Isıtma



Bundan maksat bahçeler içerisinde testere talaşı, kullanılmış motor yağları, biriket, kok ve linyit kömürü gibi maddeleri yakarak sıcaklık elde etmek ve bununla bahçenin havasının sıcaklığını tavan seviyesine kadar yükselterek don tehlikesini gidermektir. Bu ısıtmada, başarı, tavanın yüksekliğine bağlı olup, alçak- tavanda çok daha uygun sonuçlar alınır. Yakıtlar ağaçlar arasında yığınlar yapılarak veya sobalar kurularak yakılır. Önemli olan sıcaklığın belli bir dereceye yükseltilmesi için gerekli yakıt miktarını tesbit etmek ve bunun bahçe içerisinde en rasyonel bir şekilde dağıtılmasını sağlamaktır.



Isıtma suretiyle dondan korunmada bahçe sahiplerinin bir arada çalışmaları gereklidir. Böylece belli bir alan hep birden ısıtılacak olursa daha çok başarı elde edilir.Öte yandan, ısıtmanın başarısı ısıtılan yet de hava hareketlerinin azlığına bağlıdır, Topografik şartlar da ısıtmanın yeterliliği üzerine etki yapar.



Isıtma suretiyle dondan korunmada, özellikle sobalar kullanılıyorsa, burada en büyük masrafı tesis masrafları teşkil eder. Bu nedenle ısıtma şekli üzerinde karar verirken yakıt, işçi ve tesis masrafları iyi hesaplanmalıdır.



2.1.4.7. Yağmurlama



Bu metot suyun donma sırasında sıcaklık yayınlaması esasına dayanır. Bilindiği gibi bir litre su donması sırasında 80 kilo kalori sıcaklık çıkarır. Bu .donma ısısı sayesinde bitkide sıcaklık -0.5öb0C ile -1öb0C de tutulur.



Yağmurlama sisteminde esas saat başına yapılacak yağmurlama miktarının iyi teshilidir. Yapılan denemelere göre meyve bahçelerinde l dakika aralıklarla ve saate 45 milimetrelik yağmurlama -7öb0C ye kadar radyasyon donlarını önleyebilir. 2 mm 'lik bir yağmurlama ise -5öb0C'lik donu önlemeye yeter. Yağmurlamaya, bahçede hava sıcaklığı 0öb0C ye kadar yükselinceye kadar devam edilmeli ve bu arada yağmurlama hiçbir şekilde kesilmemelidir. Aksi durumda ağaçlar üzerinde teşekkül eden buzun çözülmesi sonucu, olarak bitkilerden çok fazla ısı alınır ve bu da donun şiddetini artırır.



Meyve bahçelerinde yağmurlama taç yüksekliğinden yapılır.



Yağmurlama şeklinde donlara karşı korunma, yağmurlama şeklinde sulama yapılan bahçelerde yalnız püskürtme başlıkları değiştirilerek az bir tesis masrafı ile yapılabilir. Yalnız donlara karşı yağmurlama tesislerinin kurulması ekonomik şartlara bağlıdır.



Geç donlara karşı korunmada en iyi tedbir, hiç şüphesiz, geç çiçek açan çeşitlerin seçilmesi ve ağaçların geç çiçek açmalarının sağlanmasıyla alınabilir. Dinlenme ile ilgili olan bu konuda meyve ağaçlarımızda kış dinlenmesinden söz edilirken ayrıntılı bilgi verilecektir.



2.1.5. Sisler



Zararı sıklığına ve zamanına göredir. İlkbaharda çiçeklenme zamanlarında tozlanmayı ve döllenmeyi güçleştirir ve devamlı olursa imköe2nsız kılar. Bu gibi hallerde, artık meyve türüne veya çeşidine göre, ya ağaçlar hiç meyve bağlamaz, veya meyvelerin içi boş kalır. Meselöe2 Karadeniz bölgesinde bu gibi sisler fındıkların içlerinin boş. kalmasına sebep olur.



Meyvelerin büyüme zamanlarında fazla sis ve bunlarla birlikte gelen çiğler, hastalık mantarlarının üremesine sebep olur. Bu yüzden birçok mantar hastalıkları peyda olur ve hastalık şiddetli olmadığı zamanlarda bile meyvelerin kabukları lekeli ve kirli bir hal alarak gösterişi bozulur. Bunun için, sis yapmayan yayla yerlerimizde elma, armut, kaysı gibi meyveler daha güzel ve gösterişli olmaktadır. Fazla nemli ve sisli yerlerde ağaç gövdelerinin kabuklan yosunlarla kaplandığından bunların temizlenmesi gerekir.



2.1.6. Dolular



Çok tehlikeli hava olaylarındandır. Şiddetli olduğu zamanlar yalnız meyve ürününü mahvetmekle kalmaz, yapraklan ve sürgünleri de bereler, hatta bir iki yıllık dallar üzerinde de yaralar .meydana getirir. Bu gibi hallerde sonradan budamalarla fazla zarar görmüş dallan temizlemek gerekir.



Dolu hafif olursa yalnız meyveleri ve yaprakları bir parça zedeler. Bu zaman üzüm, incir, erik, kaysı, kiraz, vişne gibi ince yumuşak kabuklu meyvelerde çürüklüğe sebep olur. Çilek, dut, ahududu gibi meyveleri büsbütün bozar.



2.1.7. Tipiler ve Şiddetli Karlar



Uzun kışlı serin ve soğuk meyve bölgelerimizde tipiler çukur yerlerdeki meyve bahçelerini doldurur. Bu durum, pek derine gömülen ve kardan fazla su alan ağaç köklerinin havasız kalmasına sebep olur. Bundan başka, kara gömülen ağaçların taze sürgünlerini ve dallarım da tavşan ve başka yabani hayvanlar kernirerek büyük zararlar yapar.



Birdenbire düşen şiddetli karlar, ise, gerek bu uzun kışlı bölgelerimizde ve gerek kar düşen diğer yerlerde, .dalların fazla. kar yükü altında kırılmalarına sebep olur. Bu gibi durumlarda dalları silkerek ü-zerlerine yığılan karlar düşürülmelidir. Çünkü, bu yüzden büyük dallar bile kırılarak, zararı birkaç yıl süren, büyük ürün kayıpları meydana gelir.



2.1.8. Seller ve Sağanaklar



Su baskınları hafif olur ve kısa sürerse, getirdikleri miller meyve ağaçlarına faydalı bile olurlar. Fakat,- şiddetli ve uzun süren seller zararlı etki yapar. İçlerinde sürükledikleri taşlarla ağaçların kabuklarını zedeler veyahut pek şiddetli .olurlarsa köklerinden sökerler. Bundan başka, meyve ağaçları uzun. Zaman sel suları altında kalırlarsa boğularak kururlar. Su baskınına en uzun süre elma, armut, erik dayanır. Buna karşılık kiraz, kaysı çok hassastır. Meyve ağaçları sel baskınlarına karşı vegetasyon periyodunda dinlenme zamanındakine göre daha çok hassastır. Bir yerde seller çok sık olur ve durmadan bahçe toprağının üzerine mil oturursa, zamanla ağaçların boğazlan iyice toprağa gömülerek köklerin oksijen alması güçleşir ve bu yüzden ağaçlar büyümeden kalır, dalları kurut Ve sonunda ölürler. Bu gibi durumlarda milleri dışarı taşımak gerekirse de çoğunlukla çok masraflı olur.



Sağanaklar da meyilli alanlardaki bahçelerde, toprakları yıkayarak kökleri açıkta bırakır, .çiçek zamanı ise çiçek tozlarını iyice yıkayarak döllenmeyi güçleştirir.



2.1.9. Rüzgarlar



Bir yerin iklimi üzerinde çok kuvvetli ve derin etkileri olan rüzgöe2rların, meyve ağaçlarının yaşaması üzerinde doğrudan doğruya iyi ve kötü etkileri olduğu gibi, şiddetli oldukları zaman mekanik yoldan zararları da görülmektedir.



2.1.9.1. Mekanik Etkileri



Şiddetli rüzgöe2rlar, özellikle olgunlaşma zamanlarında, büyük meyve dökümlerine sebep olur.. Bu gibi rüzgöe2rlı yerlerde kolay dökülmeyen kiraz, ceviz, kestane gibi meyve türlerini veyahut her bir tür içinde saplan dala iyice yapışık çeşitleri seçmek, meyve ağaçlarını alçak gövdeli ve sıkça yetiştirmek, rüzgöe2r yönlerine duvarla, çitle-veya ağaçlarla, yüksek boylu rüzgöe2r kıranlar yapmak gerekir. Nar gibi dikenli ağaçlarda da rüzgöe2rlar meyvelerin yaralanarak çürümelerine yol açar.



Bir yerde sürekli bir şekilde tek yönden esen rüzgöe2rlar ağaçların rüzgöe2r yönünün karşı tarafa doğru eğilmesine sebep olur. Bu gibi yerlerde ağaçla fidanların esintinin aksi yönünde uzar. Rüzgöe2rın bu etkisini de, rüzgöe2r kıranlarla, gövde ve dalları kuvvetli meyve türleri seçilerek hafifletme yolları araştırılır.'



Çok şiddetl

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder